Mavi Elbise
Ben mavi bir elbiseyim dokuz yaşındaki kız çocuğunun üzerinde. Bayram günü, nasılda mutlu içimde. Hani o eski bayramlardan biri işte. Arifesinde saçlarını kınalamış annesi, lüleler dokundukça kına kokusu işledi tenime. Tadını çıkarırken günün her çocuk gibi neşe içinde, memleketinin kırkikindi yağmurları başlayıverdi birdenbire. Nasılda özendi ben ıslanmayayım diye, koştu hemen evine.Camdan barken, bulanık yağmur sularını evlerine doğru oluk oluk akışını izledi. Anne ve babasının telaşını anlamadı öncesinde. Babası bahçe duvarına çıkmış ayaklarını ıslanmaktan korurken, annesi tavuklarının olduğu bodrum katını kontrol etmek için indi bahçeye, pencereden atlayıverdi tavukların kümesine. İçerinin çoktan su ile dolduğunu anlayan annesi çığlık çığlığa bağırırken, babası dona kaldı duvarın üstünde.Seslendi annesi kıza, anneanneni çağır yardıma gelsin.Aklında ben vardım yani mavi elbise. Yepyeniydim ve giyilmemiştim bir gün bile. Çaresiz o yağmurda koyuldu yola, çamurlu sularda koşarken, düşüverdi çukura. Şimdi olmazdı. Sızlanmanın zamanı değildi, hayalinde kendini dönüştürüverdi cesur bir ulağa. Ulaştırdı haberi anneannesine, başarmanın gururuyla.Kızın aklında olan başka bir şey daha. Çok beklediği bir film çıkacaktı televizyonda. Nasılsa biter bu tantana, keyifle izler atarım kahkaha dedi ama olmadı.Halbuki görevini yerine getirmiş, donakalan babasının yapmadığını yapmış, annesinin gönlünü etmiş, hatta kendi kendini kurtararak kimseye yük olmamıştı. Sonunda o filmi izlerim dedi de istediği olmadı.Ben mavi bir elbiseyim, kırk küsür yaşındaki bir kadının çocukluk hikayesinde. Küçüldüm, eskidim, atıldım belki ama izim kaldı içinde.Sorumluluğunu yerine getirmeyen, O’nu evin hem erkeği hem kadını, çocuklarının hem annesi hem babası yapanda. Sen yaparsın diyen ve kendi yapması gerekenleri O’na yaptırmaya çalışan ekip başında. Benim ihtiyacım karşılanmıyor, sen karşıla diyen kadınlarda.Benim izim vardı.Bu izi dünyanın en güzel aynasındaki eşsiz yansımasında fark etti. Ferahlatıcı bir meltem esti o anda. Dinledi esintinin fısıltılarını ruhuyla. Yeniden baktı olanlara, herkesin beklentisini yerine getirmiş, kendi istediğini yapamamıştı oysa.Gözlerini kapattı. Yapmak istediklerini ve desteklendiğini hayal etti, üzerinde yeni bir mavi elbise ve kalbinde umutla.Sadece yazmakla olur mu?
Şimdi aklınızda oluşmuş olabilecek soruları tahmin edip birkaç kelam etmek isterim. Düştüm-kalktım üzerimi silkeleyip devam ettim. Korktum-kaçtım saklandım sonra cesaret edip ortaya çıktım. Üzüldüm-ağladım, yorulduğumda dinlendim. Güzel sürprizlerle güldüm. Hemen bitsin istediklerim de oldu, hiç bitmesin dediklerim de. Verilen ödevlerde yaptıklarım da oldu, yapamadıklarım da. Emek ve sabırla yürüdüm yolda, hala yoldayım. Yol ne getirir bilinmez. Bildiğim tek şey emrime amade iki dostum var. Kalem ve kâğıt.Sadece yazmakla olmuyor ama yaşadıklarımı taçlandırmanın benim için en güzel yolu yazmak. Peki ya siz hayat yolunu yürürken, yaşadıklarınızı neyle taçlandırıyorsunuz?