Gideceği yere kendi arabasıyla giden insanlar bilmez. İşine, doktor randevusuna, veli toplantısına vaktinde gitmek için otobüs yolu gözlemenin ne demek olduğunu.
Bugün şanslı günümdeyim. Durağa geleli beş dakika oldu otobüs geldi. En önde boş yer var kaçırır mıyım? Hemen oturdum. Sonraki durakta yolcu alırken pat diye ön cama yusufçuk kondu.
Beni bir gülme krizi tuttu. Gören deli sanmasın diye çantamdan maskemi çıkarıp taktım. Saçlarımı da öne doğru getirip yüzümü iyice sakladım.
Yeni evliydik o zaman Mehmet’le. Side’de ismi lazım değil reklama girmesin şimdi, beş yıldızlı bir otelin spa bölümünde çalışıyorduk karı koca. Molamızı işlerimizi halledecek şekilde ayarlıyorduk.
Manavgat merkezdeki doktor randevum, Mehmet’in molasına denk gelmemişti. Yalnız gitmiştim. Karnım ağrıyordu. Bağırsağımda sorun varmış. Doktorun söylediklerini anlamayınca, ‘duvar çatlağı gibi düşün hah öyle bir yara oluşmuş, tedaviye diyeti de eklersek iyileşir, korkulacak bir şey yok’ dedi. Rahatlamıştım.
İşim bitince telefonuma baktım. Mehmet’ten mesaj var. Otelin depo sorumlusu Yusuf malzeme almaya gelmiş merkeze, hastanenin önünde bekliyormuş onunla dönecekmişim, müdür beyimiz öyle demiş. Beni düşündüğünden değil tabi. Derdi müşteri beklemesin.
Düştük yola. Hâl hatır sormalar, geçmiş olsunlar falan filan derken pat diye ön cama bir böcek kondu.
– Ay bu ne?
– Yusufçuk.
-Ben bu kadar büyüğünü hayatımda görmedim.
-Görmüş oldun yenge, sakin ol ısırmaz.
Neyse vardık otele. Kapıda Mehmet burnundan soluyor. Yusuf’a bir yumruk çaktı. Küfrün bini bir para. Sonra Mehmet’i etraftakiler tutunca Yusuf topukları kıçına vura vura Mirkelam gibi koşarak uzaklaştı.
Ben dahil kimse bir şey anlamadı. Zorla sakinleştirip, elinin üstüne buz torbası koydum. Tuttuğu gibi fırlattı. ‘Erkek adama pembe buz mu olur mavisini getirin’ diye bağırarak.
Anlatmaya başladı
-Yahu seni merak ettim, aradım. Telefonun açıldı. Alo alo dedim derinden ama anlaşılır konuşma sesleri geliyor. Dinlemeye başladım. Sen ay bu ne diye çığlık atınca, yusufçuk dedi pezevenk. Şeyine isim koymuş, korkma ısırmaz yenge diyor bir de şerefsiz. Hem yenge de hem aç şeyini göster pis teşhirci.
Beni bir gülme tuttu. Duyduklarını yanlış anlamıştı. Olayın aslını anlatmak için çok dil dökmüştüm.
Yaa öyle işte.
Bu akşamda eve dönüş yolculuğumu kendi kendime eğlenerek geçirdim. Mehmet’e yusufçuk gördüğümü söylesem mi acaba?