Gülistan Karasu
Hayat yolculuğunda ilerlemenin yolunu ararken yazmanın iyi hissettirdiğini, iyileştirdiğini keşfeden bir kâşif.

Ankara’nın Bağları

Ankara’nın Bağları

Anlaştıkları gibi gece yarısı Ali, Murat’ı almaya geldi. Bagaja çantaları koyarken birbirlerine bakıp güldüler. Ali’nin üzerinde krem zemin üzerinde yeşil palmiyeli, renkli papağan deseni olan gömlek ve yeşil şort vardı. Murat yeşil zemin üzerine beyaz palmiye yaprakları olan gömlekle beyaz şort giymişti. Söylemeye gerek kalmadan tatile gittiklerini ilan eder gibiydiler.

Bu tatil öncekilerden farklıydı, yola çıkışlarından anladılar. İki kafadar mı? İki dost mu? İki sap mı? Hangisini söyleseler uymuyordu onlara. İki genç girişimci mavi yolculuğa çıkmaya gidiyorlardı. Bu tanım daha havalıydı. Sevgilileri tarafından terk edilmiş olduklarını dillendirmediler hiç.

Kiraladıkları teknenin sahibine listeyi atmayı unuttuklarından Marmaris’e gelince ilk iş alışveriş yapmak oldu. Yüzlerinde şapşal bir sırıtışla ilk defa deneyimleyecekleri bu yolculuğun heyecanıyla tekneye geçtiler.

Teknenin ilk uğradığı koy denizin bitişinde kayalıkla başlayan, tepesine doğru çalılık serpiştirilmişti. Sanki kıllı ve çalışmaktan sertleşmiş bir el denize kalp yapmak için uzanmışta karşılığını alamamış boş kalmış gibiydi. O boşluk derin berraklıkla süslüydü.

Arabayı dönüşümlü kullandıklarından yorgun değildiler. Mayosunu giyen kamarasından çıktı. Murat baştan sona süzdüğü Ali’ye pis sırıtışla ortası mavi yanları gri slip mayosun çenesiyle işaret etti. Ali boş ver dercesine elini savurup denize atladı.

Akşam yemek için kıyıdaki restorana gittiler. Denizin maviliğine eşlik eden beyaz masalar, nazar boncuklu süslü ağaç, aydınlatma dekoru iç açıcıydı. İtalyan mutfağı ağırlıklı menüden seçim yaparken zorlandılar. Murat kırmızı et severdi, Ali’nin de glüten alerjisi vardı. Ne demeye buraya gelmişlerdi.

Fonda yumuşak başlayıp ara ara hızlanan müzik Ali’ye tanıdık geldi. Guseppe Tartini /Şeytan Sonatı. İtalyan restoranında elbette İtalyan bestecinin eseri duyulacaktı.

Besteci bu eserini rüyasından esinlenerek yapmış bende kazanacak kâğıtları rüyamdan esinleniyorum diye borsadan konuşmaya devam etti. Murat’a rüyadan ilham alma konusu saçma geldi. Tıpkı bu restorana yemek için geldikleri gibi. Aç oturup daha aç kalkacağından korkuyordu. Menüde bifteği görünce rahatladı. İkisi de biftek ve kırmızı şarap istedi.

Yemek bitip şarap yudumlarken Ali’nin telefonu çaldı.  Telefondaki sesi dinlerken önce gözleri yuvasından çıkacak gibi açıldı, nefesi hızlanmaya burun delikleri genişlemeye başladı. Arayan çok konuşmadan şak diye telefonu kapatınca okkalı bir küfür sallayıp arkadaşına çok para kaybettim dedi. Bunun üzerine takma kafana yine rüyanda görür kazanırsın diyen Murat’ın konuşması kinayeli gibiydi.

Bir süre konuşmadan durular.   Ali yeniden şarap istedi. Murat olanları izlerken dağıtırsa toparlarım düşüncesiyle kendi haline bıraktı arkadaşını. Gecenin sonuna doğru Ali’nin efkârını telefon sesi böldü. Bu sefer yüzü aydınlandı Allahhh diye bağırıp kollarını iki yana açarak parmaklarını şıklatmaya başladı.  Murat kalkıp koluna girmeye çalışırken peltekleşmiş diliyle birini batırdık diğerini çıkardık kazandım oğlum diye oynamaya devam eden Ali’ye eşlik etmeye başladı.

Bu coşkuyu gören restoran çalışanları Ankara’nın bağlarını son ses açıtlar. Orada bulunanlar da bu iki arkadaşa katılıp İtalyan restoranını düğün salonuna çevirdiler.

Müzik ve ruh halleri eş zamanlı değişmişti. Biri can sıkıcı haberin, diğeri müjdeli haberin izi olmuştu o akşam.

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Bırak

Cart
  • Your cart is empty Browse Shop
    Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
    • Image
    • SKU
    • Rating
    • Price
    • Stock
    • Availability
    • Add to cart
    • Description
    • Content
    • Weight
    • Dimensions
    • Additional information
    Click outside to hide the comparison bar
    Compare