Yazarlık atölyesinde, suyun altındasın ve nefes alabiliyorsun neler var konulu ödevimiz vardı. Hayal gücümle ortaya çıkan yazı öykü tadındaydı, onu da sona ekledim. Suyun altında bir deneyim yaşamadım. Geçmişte belgesel ve su konulu film izledim ama taze bilgiye ihtiyacım vardı.
Depresyon Dekoru
İlk aklıma gelen Su Dünyası isimli filmi izledim. Gelecekte Dünya suyla kaplanmış bir haldeyken ve hiç toprak parçası olmadan yaşamaya çalışan insanların umutla kuru toprakları aramasını anlatan filmin kahramanı Denizci (Kevin Costner) geçirdiği evrim sayesinde kulak arkasında oluşan solungaçlarla suyun altında nefes alabiliyordu. Onun dışınkilerde böyle bir özellik yoktu. Derinliklere inip geçmişin hazin kalıntısı arasında geziniyor bulduğu değerli gördüğü parçaları çıkarıyor ve geçimini sağlıyordu. Filmin sonunu anlatmayayım belki izlemek isteyenler olur.
Topraksız dünyada insanların yaşam mücadelesini anlatan bu filmde beni en çok etkileyen suyun altında gördüklerimdi. Ne de olsa ödevim için gerekli malzemeyi toplayacaktım. Hasarlı binalar, yosun tutmuş eşyalar, yarım kalmış hayatlar, hayaller… Sanki depresyonda olan biri hislerini tarif etmiş, yönetmen bu tarife göre dekor yapmıştı.
‘‘Suyun altındayım, boğuluyorum dibe indikçe karanlık beni içine çekiyor. İnsan atıkları dolanıyor ellerime, bacaklarıma, bedenime. Ne bir balık ne deniz yıldızı var. Olan canlılar korkutucu ve vahşi. Çırpınıyor ve çırpındıkça batıyorum. Dibe vardığımda yaşamaktan tam vazgeçecekken yaşamak istiyorum. Solungaçlarım olsa belki kalırdım burada ama yok. Dipteyim gidecek tek yer suyun yüzeyi. Yaşama isteğinin verdiği cesaret ve güçle yukarı doğru süzülüyorum. Bulduğum ilk kıyıya çıkmak için umutla etrafıma bakıyorum’’ Demiş olabilir miydi?
İyileşme Dekoru
Ertesi gün Ahtapottan Öğrendiklerim isimli belgeseli izledim. Creig Foster’in yoğun çalışma döneminden sonra gelen cehennem hayatı olarak tabir ettiği mutsuzluktan çıkışını anlatıyordu. Bu halimle oğluma iyi bir baba olamam diyordu. Çocukluğunda iyi hissettiren deniz altı gezilerine geri dönüşü bir ahtapotla tanıştırmıştı.
Kıyıdaki hırçın dalgaları geride bıraktıktan sonra denizin sakinliğinde manzara harikaydı. Yeşilin her tonundan deniz ormanı suyun yumuşaklığıyla salınıyor, kabuklu yumuşakçalar, pijamalı köpek balıkları deniz yıldızları renkli ve çeşitli balıklara yuva oluyordu. Ahtapotla tanışması onda merak uyandırınca dost olmak için elinden geleni yaptı. Onun hayatta kalma mücadelesindeki zekâsı, avlanma konusunda taktik geliştirmesi, balıklarla oyun oynayarak eğlenmesi Creig Foster’i her fırsatta yeniden denize çağırıyordu. Ahtapot anne olunca yavrular yumurtadan çıkana kadar yuvada kaldı. Avlanmadı beslenmedi en son yavru yuvadan ayrılınca halsiz bedenini yırtıcılara bırakıverdi.
Bu sürecin sonunda Creig Foster oğluyla yürüyüşlere, dalmaya yaban hayatından aldığını aktarmaya büyük bir enerjiyle dolu olduğunu anlattı. Suyun altı onu iyileştirmiş ve çok şey öğretmişti.
Akıl Hocası Dekoru
Denizi seyrederken düşüncelere dalmak, iç sesimi duyabilmek bazen dertleşmek bazen sevinci paylaşmak bana iyi gelir. Ahtapotun hikayesi beni etkilemişti. Annelik kavramını sorgulayışımı yeniden tetikledi.
Kumsala oturup ışıltılı sulara bakarken, hayal dünyamı serbest bıraktım.
Annemin istediği gibi bir kız, kızımın istediği gibi bir anne olamadım, korkuyorum dedim. Çağırınca beni kendine önce mavi dalgalarla buluştum, ardından karanlıkla. Üşüdüm biraz, yine de bıraktım kendimi hiçbir şey göremediğim nemli soğuğa. Yer gök, yan yön hiçbiri kalmadı. Hücrelerime nüfuz edince deniz konuşmaya başladı.
Bende ne varsa sende de var, sınırları kaldır aradan hemhal olalım. Burada göze, kulağa gerek yok her şeyinle hisset sakince kalalım. Yağmur gibi tatlı olsam içimde bin bir çeşit canlıyı barındırabilir miydim? Ya balıklardan biri tuzluyum diye şikâyet ettiğinde, kendimi değiştirseydim? O zaman ben deniz miydim?
Tatlı değilim diye yağmur üzerime yağmaktan vaz geçmedi. Balık kendine başka yuva aramadı. Ne yağmurum ne balık. Her şeyimle kendim, her şeyimle denizim. Korkma kendin olmaktan güzel kızım.
Seyrederken bu kadar ilham veren içine dalınca ne hediyeler verir. Başta da dedim ya su altı deneyimim olmadı ama ilk fırsatta dalış kursuna gideceğim. Seyrederek almaya çalıştığım tesiri bu sefer içine girip görerek, duyarak, dokunarak alacağım.
Kim bilir? Belki nefes bile alabilirim.